İnsanın ilgisini, merakını neyin tetikleyeceği ve takıldığı
konunun kişiyi nerelere götüreceği hiç belli olmuyor. Yıllardır bildiğin bir şey, bir an geliyor
gözüne/kulağına başka türlü dokunuyor.
Bir süre önce, birkaç arkadaşımla ortak paylaşımlı müzik
listemize göz attım, kimse yeni parça eklemiş mi diye… Evet, eklenmişti…
Şarkı
başladı, gözlerim kapandı, frekansa girdim…
Dinleyen ortaokuldaki kulağımla
şimdiki bilincimdi…
Herbir vuruşu kalbi sarsan bir şarkı…
İlk duyduğumdan beri
beni ayrı etkilemiş olan bir şarkı…
Fakat bu sefer değişik bir şey oldu… Daha
bir derinlerde bir noktanın varlığını hissettirdi…
Sebebini merak ettim ve
yolculuk başladı J

Kitabın tanıtımında, alt başlık olarak "bir Meksikalı
ailenin otobiyografisi" cümlesi kullanılmaktaydı. Antropoloji doktorasını
Columbia Üniversitesi'nden almış olan Oscar Lewis yoksulluk ve sefalet kültürü
kavramını ortaya atan bir bilim adamı ve yazardı. 1970'te 56 yaşında öldüğünde
arkasında bıraktığı 6 eserin tamamı da Meksikalı ve Porto Rikolu yoksul
insanların yaşamları ve sorunları üzerineydi.
1961 yılında yayımlandığında, romandaki kişilerin ağzından
Meksika Hükümeti ve devlet adamlarına yapılan eleştirilerin dozu ve üstelik
kitabın bir yabancı tarafından kaleme alınmış olması nedeni ile Meksika'da
basılması ve satılması yasaklanmıştı. Ancak bu yasak sadece birkaç yıl sürmüş,
gelen baskılar üzerine Meksika hükümeti romanın Meksika'da basılmasına izin
vermişti. (Vikipeki J
)
Kitap 1978’de ABD
Meksika ortak yapımı biyografik dramatik film olarak çekilmiş. Senaryosunu
Oscar Lewis'in romanından, Cesare Zavattini ile birlikte yazan Hall Bartlett
aynı zamanda filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını da üstlenmiş.
Başlıca rollerinde Anthony Quinn, Dolores del Rio, Katy
Jurado ve Lupita Ferrer'in oynadıkları filmde büyükanne rolünde oynayan Meksika asıllı uluslararası film
yıldızı Dolores del Rio'nun (1905 -1983) 50 yıllık sanat hayatının son filmiymiş.

Dört çocuğu ile birlikte, yoksul bir evde yaşamakta ve güç ekonomik
koşullar altında hayat mücadelesi vermektedir... Gururlu bir adam olan Sanchez,
oturduğu gecekondu mahallesinde ailesini bir arada tutabilmek için büyük
zorluklara katlanarak tüm umutsuzluklara rağmen mücadelesine devam eder...


Pek çok araştırma yoksulluğun sebeplerini ekonomik ve politik
faktörlere dayandırmaktayken, o, yoksulların davranış
biçimleri gözlemlenmekteydi.
Yoksulluk kültürü, sınıfsal katmanlardan oluşan kapitalist
topluma karşı yoksul bir tepkidir. Lewis sadece Meksika’da değil tüm dünyada,
sınıfsal ayrışmaları, yoksulluk kültürünün kaynağı olarak görüyordu.

Yazar 1969 yılında yazdığı bir makalede şöyle anlatıyor:

Böylece Lewis, Manuel, Roberto ve Consuelo Sanchez kardeşler
ile teyp kaydı aldığı görüşmeler yaparak onlara teyzelerinin vefatını ve cenaze
törenini anlattırır.
Tüm bu bilgileri derlemek için pek çok yerli ve yabancı
kaynak okudum. Bazıları duygusal anlamda çok ağır geldi. Durup düşündüm, İyi de
beni bu konuya bu kadar çeken şey nedir, hala anlayamıyordum. Bir şarkıdan
tetiklenerek girdiğim yolda, ne tarafa gideceğimi göremiyordum.
Sonra bir şey oldu…

Fotoğrafta
hamile anne (babaanne), asker kıyafetiyle tezat oluşturacak derecede tatlı bir tebessümle
baba (dede), sandalyeye çıkarılarak boyu yükseltilmiş, keyifli olduğu
(bence) minik ayağının duruşundan belli bir oğlan çocuğu (amca) ve anneciğinin
karnında, aileye katılmayı bekleyen bebek (baba).
Alev dönüp dönüp baktığını
söylüyor fotoğrafa; gözleri dolu dolu: "Niye bilmiyorum ama çok etkilendim."
Yine liseden arkadaşımız Özlem Yürekli'nin bu konudaki yorumu, bana da Sanchez’in
Çocukları konusuna neden bu kadar takıldığıma dair ışık tuttu:
“Alevcim, onunla (babaannesiyle) özdeşleşmiş tarafların var
sanki, öyle hissettim. Belki bir mektup yazmak istersin ona. Senin tarafından
anılmak, görülmek istiyor. Onu anıp, yolculuğunu ve kaderini onurlandırıp,
artık kendin olmayı seçebilirsin, tabi eğer istersen. Atalarımız görülmeyi
ister. Sevgimizle onları kalbimize alıp kendi yolumuzda ileriye yürümemizi
ister.” dedi.
Oscar Lewis de , teyzelerinin ölümünü ve cenazesini
anlattırarak aileye farkında olmadan aslında, bu ruhsal hesaplaşmayı,
yüzleşmeyi yaptırtmıştı belki de. Sadece Guadalupe’nin sonunu değil, son derece
trajik yaşam öyküsünü de anlatmışlardı çünkü Sanchez kardeşler ona.
Yaradılışın insana anlamasını istediği şeyleri gösterme
yolları karmaşık olabiliyor bazen. Göstermek değil de, görmesini sağlama…
Belki bunların birbiriyle hiçbir alakası yoktur da, bana
öyle gelmiştir J
Ama sonuçta bu noktaya geldiğimde içimde bir ferahlama,
anlam bulma ve bütünlük hissediyorsam, aradığım cevabı bulduğuma kani olup
yaradılışa şükran duymak düşer bana da…
Dede erik yer, torununun dişi kamaşır, derler…
Hiçbirimiz
salt bugünün “ben”leri değiliz…
Kendilerini teyzeleriyle bulan Sanchez
kardeşler
ve babaannesiyle (kendi sözleriyle) yeni yeni barışmalar ve kabullenmeler yaşayan Alev
gibi…
Videoda müzik eşliğindeki filmin başlangıç sahnesini
izlerken, temsili anlamda bu duygu sanki gözümün önünde cisimlendi…
♥
Let love rule…
* P.S. bu yazının yolculuğu 26 Eylül 2016 günü başlamış, Alev'in aile fotoğrafını almasıyla ancak bugün anlam kazanarak bağlanmıştır.