Bu Blogda Ara

11 Kasım 2016 Cuma

SANCHEZ’İN ÇOCUKLARI... nereden nereye... *


İnsanın ilgisini, merakını neyin tetikleyeceği ve takıldığı konunun kişiyi nerelere götüreceği hiç belli olmuyor.  Yıllardır bildiğin bir şey, bir an geliyor gözüne/kulağına başka türlü dokunuyor.
Bir süre önce, birkaç arkadaşımla ortak paylaşımlı müzik listemize göz attım, kimse yeni parça eklemiş mi diye… Evet, eklenmişti… 
Şarkı başladı, gözlerim kapandı, frekansa girdim… 
Dinleyen ortaokuldaki kulağımla şimdiki bilincimdi… 
Herbir vuruşu kalbi sarsan bir şarkı… 
İlk duyduğumdan beri beni ayrı etkilemiş olan bir şarkı… 
Fakat bu sefer değişik bir şey oldu… Daha bir derinlerde bir noktanın varlığını hissettirdi… 
Sebebini merak ettim ve yolculuk başladı J


Sanchez'in Çocukları, ABD'li antropolog yazar Oscar Lewis'in 1961 yılında yayımladığı toplumsal romanıdır. Özgün adı The Children Of Sánchez olan 518 sayfalık roman Türkiye'de ilk kez 1971 yılında basıldı.
Kitabın tanıtımında, alt başlık olarak "bir Meksikalı ailenin otobiyografisi" cümlesi kullanılmaktaydı. Antropoloji doktorasını Columbia Üniversitesi'nden almış olan Oscar Lewis yoksulluk ve sefalet kültürü kavramını ortaya atan bir bilim adamı ve yazardı. 1970'te 56 yaşında öldüğünde arkasında bıraktığı 6 eserin tamamı da Meksikalı ve Porto Rikolu yoksul insanların yaşamları ve sorunları üzerineydi.
1961 yılında yayımlandığında, romandaki kişilerin ağzından Meksika Hükümeti ve devlet adamlarına yapılan eleştirilerin dozu ve üstelik kitabın bir yabancı tarafından kaleme alınmış olması nedeni ile Meksika'da basılması ve satılması yasaklanmıştı. Ancak bu yasak sadece birkaç yıl sürmüş, gelen baskılar üzerine Meksika hükümeti romanın Meksika'da basılmasına izin vermişti. (Vikipeki J )



Kitap 1978’de  ABD Meksika ortak yapımı biyografik dramatik film olarak çekilmiş. Senaryosunu Oscar Lewis'in romanından, Cesare Zavattini ile birlikte yazan Hall Bartlett aynı zamanda filmin yönetmenliğini ve yapımcılığını da üstlenmiş.
Başlıca rollerinde Anthony Quinn, Dolores del Rio, Katy Jurado ve Lupita Ferrer'in oynadıkları filmde büyükanne rolünde oynayan Meksika asıllı uluslararası film yıldızı Dolores del Rio'nun (1905 -1983) 50 yıllık sanat hayatının son filmiymiş.

Mexico City'nin gecekondu mahallelerinden biri olan 'Tepito' da yaşayan yoksul bir Meksika köylü ailesinin dramı… Ailenin reisi olan 50 yaşlarındaki Jesus Sanchez, karısını çocukları daha çok küçükken kaybetmiştir.  Çocukları Manuel 32, Roberto 29, Consuelo 27, Marta 25 yaşındadır… 
Dört çocuğu ile birlikte, yoksul bir evde yaşamakta ve güç ekonomik koşullar altında hayat mücadelesi vermektedir... Gururlu bir adam olan Sanchez, oturduğu gecekondu mahallesinde ailesini bir arada tutabilmek için büyük zorluklara katlanarak tüm umutsuzluklara rağmen mücadelesine devam eder...



Filmin müziklerini yapan Chuck Mangione Amerikalı bir trompetçi. Aynı zamanda flügelhorn da çalan müzisyenin, film için üç hafta içinde besteleyip yorumladığı müziklerinde bu enstrümanın sesi son derece karakteristiktir. Filmle aynı adı taşıyan bu parça Mangione'ye Grammy Ödülü getirmiş. Mangione bu parçası ile Golden Globe'a da aday gösterilmiş. 


Şimdi buraya kadar olan kısım kitabın genel konusu… Asıl ilginç olan, yazarın yaklaşımı… Antropolog Oscar Lewis “yoksulluk kültürü” teorisinin oluşturulmasına katkısıyla ve ailelerle direkt görüşmeler yaparak kentsel yoksulluğun kökenlerini araştırmasıyla tanınıyor.
Pek çok araştırma yoksulluğun sebeplerini ekonomik ve politik faktörlere dayandırmaktayken, o, yoksulların davranış biçimleri gözlemlenmekteydi.



Yoksulluk kültürü, sınıfsal katmanlardan oluşan kapitalist topluma karşı yoksul bir tepkidir. Lewis sadece Meksika’da değil tüm dünyada, sınıfsal ayrışmaları, yoksulluk kültürünün kaynağı olarak görüyordu.
Sanchez ailesinin kendileriyle konuşmak için tam anlamıyla izin vermesi sayesinde,  Oscar Lewis de bu bilimsel teoriyi araştırma olanağı buluyor ve dayanılmaz derecede “gerçek” insanların dünyasına adım atıyor. Bu bakımdan Lewis, bir taraftan araştırmasına devam ederken, eş zamanlı olarak bu dramatik kitabı yazarak, onların seslerini duyurmaya çalışıyor ve bu konuyu gündemde tutmakta son derece önemli bir rol oynuyor.

Yazar 1969 yılında yazdığı bir makalede şöyle anlatıyor: 
“Mexico City’de Jesus Sanchez ve çocuklarıyla çalışmaya başladığımdan beri (1956) onüç yıl geçti. 1961 yılında kitabımı yayınladıktan sonra bile çalışmalarım sona ermedi ve aileyle görüşmelerim devam etti. Sürekli temas halinde olduk ve onları ziyaret etmediğim bir tek yıl bile olmadı. Bu arada hayatlarında pek çok önemli değişiklik meydana geldi. Yaşanan en önemli dramatik olay en yakın akrabaları olan, teyzeleri Guadalupe’nin ölümü idi. Benim kitabımdaki yan karakterlerden biri olmasına rağmen, Sanchez ailesinde çok önemli bir yeri vardı. Dahası kendisinin, eşinin ve komşularının mahallelerinde yaşadıkları hayat belki de “yoksulluk kültürünü” Sanchez ailesinden çok daha iyi temsil ediyordu. 1962 yılındaki ölümünün ardından Meksika’ya dönerek olayın aile üzerindeki etkilerini araştırmaya başladım.”
Böylece Lewis, Manuel, Roberto ve Consuelo Sanchez kardeşler ile teyp kaydı aldığı görüşmeler yaparak onlara teyzelerinin vefatını ve cenaze törenini anlattırır.

Tüm bu bilgileri derlemek için pek çok yerli ve yabancı kaynak okudum. Bazıları duygusal anlamda çok ağır geldi. Durup düşündüm, İyi de beni bu konuya bu kadar çeken şey nedir, hala anlayamıyordum. Bir şarkıdan tetiklenerek girdiğim yolda, ne tarafa gideceğimi göremiyordum.

Sonra bir şey oldu…

Uzun zamandır haberleştiğimiz lise kızlar grubumuzdan Alev Eren Bubik, “bugün çok mutluyum kızlar” yazdı. Kuzini bir fotoğraf bulmuş, tam 84 yıl öncesinden bir fotoğraf… Babaannesi Alev’in babasına hamile iken çekilmiş… 
Fotoğrafta hamile anne (babaanne), asker kıyafetiyle tezat oluşturacak derecede tatlı bir tebessümle baba (dede), sandalyeye çıkarılarak boyu yükseltilmiş, keyifli olduğu (bence) minik ayağının duruşundan belli bir oğlan çocuğu (amca) ve anneciğinin karnında, aileye katılmayı bekleyen bebek (baba). 
Alev dönüp dönüp baktığını söylüyor fotoğrafa; gözleri dolu dolu: "Niye bilmiyorum ama çok etkilendim." 



Yine liseden arkadaşımız Özlem Yürekli'nin bu konudaki yorumu, bana da Sanchez’in Çocukları konusuna neden bu kadar takıldığıma dair ışık tuttu:
Alevcim, onunla (babaannesiyle) özdeşleşmiş tarafların var sanki, öyle hissettim. Belki bir mektup yazmak istersin ona. Senin tarafından anılmak, görülmek istiyor. Onu anıp, yolculuğunu ve kaderini onurlandırıp, artık kendin olmayı seçebilirsin, tabi eğer istersen. Atalarımız görülmeyi ister. Sevgimizle onları kalbimize alıp kendi yolumuzda ileriye yürümemizi ister.dedi.



Oscar Lewis de , teyzelerinin ölümünü ve cenazesini anlattırarak aileye farkında olmadan aslında, bu ruhsal hesaplaşmayı, yüzleşmeyi yaptırtmıştı belki de. Sadece Guadalupe’nin sonunu değil, son derece trajik yaşam öyküsünü de anlatmışlardı çünkü Sanchez kardeşler ona.

Yaradılışın insana anlamasını istediği şeyleri gösterme yolları karmaşık olabiliyor bazen. Göstermek değil de, görmesini sağlama…
Belki bunların birbiriyle hiçbir alakası yoktur da, bana öyle gelmiştir J
Ama sonuçta bu noktaya geldiğimde içimde bir ferahlama, anlam bulma ve bütünlük hissediyorsam, aradığım cevabı bulduğuma kani olup yaradılışa şükran duymak düşer bana da…

Dede erik yer, torununun dişi kamaşır, derler… 
Hiçbirimiz salt bugünün “ben”leri değiliz… 
Kendilerini teyzeleriyle bulan Sanchez kardeşler 
ve babaannesiyle (kendi sözleriyle) yeni yeni barışmalar ve kabullenmeler yaşayan Alev gibi…
Videoda müzik eşliğindeki filmin başlangıç sahnesini izlerken, temsili anlamda bu duygu sanki gözümün önünde cisimlendi…




♥ 

Let love rule…


* P.S. bu yazının yolculuğu 26 Eylül 2016 günü başlamış, Alev'in aile fotoğrafını almasıyla ancak bugün anlam kazanarak bağlanmıştır.














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder