Bu Blogda Ara

30 Temmuz 2017 Pazar

NAUTILUS...





Küçücüktüm, 'denizler altında 20.000 fersah' okuyordum...

Babam Kaptan Nemo'nun gemisi Nautilus'un ismini o deniz canlısından geldiğini ve sebebini anlatmıştı...
İlk o zaman hayran olmuştum...






Yıllar geçti...
Fibonacci'yi tanıdım, Altın Oran'ı duydum, doğadaki yansımalarını gördüm...




Nautilus'a bir kez daha hayran oldum...
Kabuğundaki 28 odacığa aldığı deniz suyu ile, okyanusta 4000 metreye inebildiğini öğrendim, nasıl bir basınç...




Sonra sordum kendime, insan yüreğinde kaç odacık vardır...
O odacıklar neyle dolar...

Dolduğu zaman ne kadar derine iner...
Derine indiğinde ne kadar baskıya basınca dayanır...

💜



İnsan yüreğinde kaç odacık vardır, o yüreği seven bilir...
O odacıklar ancak aşk ile dolar...
Ancak aşk ile dolarsa, +/- sonsuz, an olur...
Zaten o sonsuzlukta baskı/basınç vız gelir...
Sorunun cevabı budur...



💜




   Let love rule...





23 Temmuz 2017 Pazar

AYRILIK ÇEŞMESİ...

İsmini ilk kez 2013 yılında Marmaray'ın açılışıyla beraber duymuştum... Eski Türk filmlerini andıran bir isim...


... Ayrılık Çeşmesi ...

Alışveriş merkezinin bulunduğu yerdeki bir durak olarak, bu isim baştan beri ilgimi çekmişti...

Ama nereden geldiği hakkında hiçbir fikrim yoktu...    
                                           




Sonraları, Osmanlı padişahlarından IV.Murat'ın , ordusunu çeşmenin hemen yakınında bulunan ve günümüzde Tepe Nautilus Alışveriş Merkezi olan bölgede ( İbrahim Ağa Çayırı) topladığını ve  IV.Murat seferlere çıkarken hep buradan ayrıldığı için çeşmenin Ayrılık Çeşmesi olarak anıldığını duydum.

Bana bu kadarı yetti, ötesini pek de merak etmedim...
Taa ki birkaç hafta öncesine kadar...
O bölgeye ismini veren çeşmenin hala varolduğunu ve 1600lerin başından beri orada olduğunu öğrenene kadar...


AVM yol düzenlemesi yapılmadan önce...

İstanbul'da katman katman inanılmaz derin bir tarihin üzerinde yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. Gündelik hayatta sık sık kullandığımız yolların, geçtiğimiz sokakların geçmişteki durumları, duyduğumuz semt isimlerinin tarihteki yerini ise pek sık düşündüğümüz söylenemez.

Bu vesileyle internette rastladığım birçok bilgiyi okuyup karşılaştırarak derledim, Arif Atılgan'ın Evvel Zaman İçinde Yeldeğirmeni adlı kitabını okudum, çeşmenin çevresinde zaman geçirdim, o tarihi solumaya ve dokunmaya çalıştım...


Osmanlı zamanında Anadolu'ya sefere çıkacak olan ordu bu çeşmenin başına gelir ve çeşmenin etrafında kamp kurarmış... Üç gün sürdüğü söylenen kamp sırasında, padişah, Topkapı Sarayı'ndan Üsküdar'a geçer ve Menzilhane-Karacaahmet Türbesi-Ayrılık Çeşmesi istikametini takip ederek Çeşme'nin bulunduğu noktaya gelirmiş... Burada kendisini bekleyen ordunun başına geçer ve Anadolu Seferi'ne çıkarmış... 

İşte bu üç gün boyunca askerlerin anaları, babaları, kardeşleri, eşleri, nişanlıları, sevdikleri buraya vedalaşmaya, helalleşmeye gelirmiş... Aileler, sevenler birbirlerini Allah'a emanet ederken, çeşme bu hüzünlü ve gururlu ritüelin şahidi olurmuş... 
1638 yılında IV.Murad'ın Bağdat Seferi'ne gidişinden itibaren Ayrılık Çeşmesi adını almış...
Bu arada IV.Murad'ın takip ettiği yola da Bağdat Yolu denmiştir ki burası şimdiki Bağdat Caddesi'dir.

Ayrıca Mekke'ye gitmek üzere yola çıkan Hacı kafileleri ve Surre Alayları'nın da burada toplaşıp uğurlandığı da bilinmektedir.  Yani sadece askerlerin değil, yıllar yılı hacı adaylarının da sefer öncesi son durağı olmuş Ayrılık Çeşmesi.



Ben Surre Alayı'nın ne olduğunu bu bilgiyi okuyana kadar bilmiyordum. 
Surre Alayı, Osmanlı’da hac mevsimini hareketli kılan şeylerden biri... 
Padişahın, her hac mevsiminde, hacı adayları ile birlikte yola çıkan ve Mekke ve Medine’deki halka iletilmesini istediği hediye ve altınları götüren birliğe Surre Alayı deniliyormuş. 
Surre Alayı’nın padişahın hediyeleri dışında taşıdığı bir emaneti daha var: Kâbe Örtüsü. Bu mukaddes örtü, kutsal topraklar Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra İstanbul’da dokunmaya başlanıyor. Ve her yıl Surre-i Hümayun ile birlikte gönderiliyor. 


Fakat 1900lerin başında, II. Abdülhamit Devri’nde Hicaz Demir Yolu’nun yapılmasıyla yavaş yavaş kara yoluna ihtiyaç azalıyor. Bu sebeple uğurlama merasimleri aile içinde yapılmaya başlanıyor. Haliyle Ayrılık Çeşmesi’nden hac yoluna revan olanlar tarihte kalıyor.

Çeşmenin ilk inşa tarihine ilişkin kesin bir bilgi yok. Ancak 17. yüzyılın başında Kızlarağası Gazanfer Ağa tarafından bir namazgâh ile birlikte yaptırıldığı sanılmakta.
Üzerindeki kitabelerde, çeşmenin 1741 yılında Kızlarağası Ahmet Ağa; 1921-1922 yıllarında ise 5. Mehmet’in torunu olan Dürriye Sultan tarafından olmak üzere iki kez tamir ettirildiği bilgisi öğrenilmektedir.

Kemerinin altındaki kitabesi bu tamiratlar esnasında konulmuştur ve şunlar yazılıdır:

Han Mahmud’un Cenâb-ı Kibriyâ
Zâtın etsün Menba-ı lütf-i atâ
Çeşme-i Pâk-i Gazanfer Ağa’nın
Bulucak dehrin mürûruyla fenâ
Kapu Ağası Kerim hayr-ı halef
Ahd-i lütfunda güzel kıldı binâ
Geldi bir hayır ehli, târihin dedi
Pâk ihyâ eyledi Ahmet Ağa. 1741-42




1921 yılında yazılan kitabe ise, "Dürriye Sultanın ruh içün El Fatiha 1340" şeklindedir.
3 yalaklı ve yanında geniş bir namazgahı olan bu çeşme günümüze tek yalaklı durumu ile kalabilmiştir.



Çeşme 1940 yılında toprağa gömülmüş, 1980 yılında Kadıköy Belediyesi tarafından yol seviyesine çıkarılmıştır.


Çok değerli anlara ve önemli anılara tanıklık eden çeşme bugün demir parmaklıkların ardında yıllara ve vefasızlığa direnmeye devam ediyor...















Çeşme'nin hemen arkasında adını ondan alan Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı ve adını Çeşme ile Mezarlıktan alan Ayrılık Çeşmesi Sokağı bulunmaktadır.















Marmaray Projesi sebebi ile üzerinden rayların geçirilmesi planlanan Ayrılık Çeşmesi, bulunduğu yerden kaldırılarak başka bir yere taşınacak idi. Bu anlamda yapılan çalışmaların başlangıcı olarak Ayrılık Çeşmesi Sokağı'nda 14 ev yıkılmıştı. Ardından Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı da ortadan kaldırılacak ve Kadıköy'ün hafızasının en önemli öğeleri yok edilecekti. Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Anadolu 1.Bölge Temsilciliği bu konuda uzun süredir yaptığı mücadele sonucunda projede yapılan değişiklikler ile, çeşmenin bulunduğu yerde kalması sağlanmış. 

Bugün yeni yapılan yol düzenlemesiyle birlikte bir kısmı yol hizasında olan, fakat suyu akmayan, terkedilmiş bir görünümdeki çeşmeyi, insanlar yanından geçerken fark bile etmiyorlar... 
Zamanında çevresinde toplanan kalabalıkların susuzluğunu gideren, adeta yolcuların ardından, su gibi rahat gidip dönsünler diye nazlı nazlı akan çeşmenin şimdiki hali insanın içini sızlatıyor...
Metro istasyonuna adını verecek kadar önemseniyor ise, bir an önce namazgahıyla birlikte restore edilerek vefa borcumuzun ödenmesini istiyor gönül...



💜



   Let love rule...




9 Temmuz 2017 Pazar

...DAİMA HATIRLA...





Ruhun ideolojisi yoktur; dini, milliyeti yoktur...

Ruh taraf, takım tutmaz...

Ruh skor gözetmez, popülarite beklemez...

Ruh canlı ve cansız, istisnasız her bir varlığın özüdür...

Ruh özgür olmak ister, barış ister...

Ruh kendini özgürce ifade etmek ister...

Ruhun dili sevgi dilidir...

Ruhun doğası saftır...

Ruhun doğası huzurludur...

Ruhun doğası güçlüdür...



Tıpkı adalet gibi...



"Adalet evrenin ruhudur..." Ömer Hayyam...



Gürbüz Doğan Ekşioğlu





💜


   Let love rule...