Bu Blogda Ara

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Hıdrellez ve Sümer'deki Kökeni...


Bu kar, soğuk ne zaman bitecek derken bahar geldi...
Cemrelerle birlikte adım adım, kendi zaman anlayışında hissettirdi bize gelişini...
Nisan ayının ve o harika pırıl pırıl yağmurlarının ardından mayıs ayına girdik.
Mayıs bizi Hıdrellez ile karşılıyor.
Bu gece görünüşte ayrı birer gül fidanına iliştireceğiz dileklerimizi...
ya da fidanın dibine toprağa gömeceğiz.
Ama o dilekler aslında nasıl da "bir"...
ve o gül dalı nasıl da aslında "biz"iz...
Hepimiz yazarak, konuşarak, düşünerek yaratıyoruz değil mi...
Bunun farkına varalım artık...

Hıdrellezi düşünürken Sümerlere bakmadan geçmemek gerek...
İlk-el'den neler anlatmışlar Hıdrellez için...

Sümer ekonomisi tarıma dayalı olduğundan, onlar için tarımla ilgili konuların en önemlisi, ülkelerinde bolluk ve bereketin olması idi.
Bunun için onlar Aşk Tanrıçası İnanna ile Çoban Tanrısı Dumuzi'yi evlendirirlerse, onların verimlilik gücünü ve ölümsüzlüklerini paylaşacaklarına ve bu yolla ülkelerinde bolluk ve bereket sağlayacaklarına inanmışlardı.
Bu inanca uyarak Sümer şair ve ozanları onlarla ilgili uzun bir efsane yaratmışlar ve bunu yazıya geçirerek zamanımıza kadar ulaştırmışlardır.

Hikayeyi kısaca özetleyelim:
Aşk Tanrıçası İnanna ile Çoban Tanrısı Dumuzi bir çok zorluktan sonra evleniyorlar.
Bu evlilikten sonra Tanrıça yeraltı dünyasına gidiyor.
Fakat orası "gidip de dönülmeyen ülke".
Kurala göre, Tanrıça olmasına rağmen, yeryüzüne bırakılmıyor.
Bilgelik Tanrısı Enki 'nin yardımı ile İnanna, kendi yerine birini göndermek üzere yeraltı yaratıkları ile dışarı çıkıyor.
Her gittiği yerde Tanrı ve Tanrıçaların kendisinin yokluğunda çuvallara bürünüp yerlerde sürünerek yas tuttuklarını görüyor ve hiçbirini göndermeye kıyamıyor.
Fakat kocasının bulunduğu şehre gelip onu karısının yokluğuna aldırmayarak keyifle tahtında oturduğunu görünce büyük bir kızgınlıkla "alın bunu" diyerek yeraltı yaratıklarına veriyor.

Hatice Kapudere'nin
mozaik çalışması
Daha sonra yaptığına pişman olan fakat kocasının cezasız kalmasını da istemeyen Tanrıçanın yardımıyla, Dumuzi'nin kızkardeşi Rüya Tanrıçası Geştinanna'nın kardeşi yerine yarım yıl yeraltında kalması Tanrılar meclisinde kabul ediliyor. Böylece Dumuzi kış aylarında yarım yıl yeraltında kaldıktan sonra bahar zamanı dışarı çıkıp tekrar karısı ile birleşiyor.
Bu birleşmeyi ilerleyen devirlerde zamanın kralı ile başrahibe evlenerek kutluyorlar.
Bunun için büyük törenler yapılıyor. Yeni bir yıl başlamış oluyor, ortalık uyanıyor, ağaçlar yeşilleniyor, hayvanlar çoğalıyor.
İşte bu törenlerde okunmak üzere kralın ve başrahibenin veya Tanrı ve Tanrıçanın ağzından birbirlerine karşılıklı söylemeleri için aşk dolu, sevgi dolu şiirler yazılmış ve bunlar bestelenerek şarkı haline getirilmiş.
Bu törenler Sümerin kutsal bereket kültünü oluşturmuştur.

Sümer Aşk Tanrıçası İnanna, Akadlarda İştar, İsrail'de Astarta, Yunanlılarda Afrodit, Romalılarda Venüs adı altında saygı görmüş ve varlığını sürdürmüştür.
Takvimimizde yer alan Temmuz ayının adı da Dumuzi'den kaynaklanmaktadır.

Kutsal evlenme törenleri İslam dünyasında da iz bırakmıştır.
Ancak dini unsur olarak değil de, Leyla & Mecnun'da olduğu gibi efsane kahramanları olarak yer bulmuştur.

Hıristiyanlar arasında İsa'nın yeryüzüne çıkması, bereket getirmesi inancına dayanan ve yumurtalarla kutlanan Easter/Ostern yortusuyla kutlanır.
Ortadoğu'nun birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de  yapılan ve Hızır ile İlyas Peygamberlerin buluşmasını temsil eden Hıdrellez şenliklerinin kökeni de yukarıdaki öyküye dayanır.


Kısa özet haline getirilmiş olan efsane çok ilginç detaylarla dolu.
Konuya ilgi duyanların Sümerolog Sayın Muazzez İlmiye Çığ'ın başta "Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni" olmak üzere kitaplarını okumalarını öneririm.





♥  



Let love rule...






3 yorum:

  1. Bolluk, bereket içerisinde.. Bütün Tanrıların, Tanrıçaların kutsanmışlığı ile bereketli bir yıl olsun hepimiz için... :)

    YanıtlaSil
  2. İnanna ile Temmuz'u anladık ama Hızır ile İlyas'a ne demeli ...

    YanıtlaSil