Bu Blogda Ara

31 Mayıs 2017 Çarşamba

İSKENDER GİRAY ve MAESTRO GIUSEPPE...

Pazar günü yayınladığım heykeltraş İskender Giray ve heykelleri konulu yazımdan sonra, arkadaşlarımdan o kadar güzel geri bildirimler aldım ki... Bana söylenenler hep bu konunun yürekleri umutla doldurduğu ve dünyada böyle insanların var olduğunu bilmenin ne kadar sevinç, mutluluk verdiğine dairdi... Bu yorumlardan bir tanesini özellikle sizlerin de okumasını istedim...

Arkadaşım Yeşim Bahadır şöyle yazmış:
"Meri'cim ne diyim, yüreğine sağlık...
Yazın beni alıp götürdü, ama videoyu seyrederken burnumun direği sızım sızım sızladı...
Hala ince bir sızı var, gözlerim dolu... Bir ağaç için neler yapılmaz ki !
Ben yanan ağaca bakamam, kesilmiş ağacın köküyle gözgöze gelemem, budanmış ağaç bile acıtır içimi...
Foça'da deniz kıyısında, altında oturduğum söğütleri bir sonraki yaz yerinde göremeyince delirdim...
Tesis sahipleri çok sert bir kış geçirdiklerini ve fırtınadan dolayı olduğunu anlatana, ben kendimi sakinleştirene kadar akla karayı seçtik.
Geçenlerde Belgrad Ormanı'nda kesilmiş bir sürü ağacı görünce, yine aynı his geldi üzerime... Hatta bir tanesinin gövdesine sarıldım, öptüm, özür diledim...
Bir sürü hikayem var kesilen, yok edilen, fazla ve zamansız budanan ağaçlarla ilgili, hatta kapılara dayanmışlığım vs.
Ama senin hikayen ve o incecik dal kıvamından hallice minik ağaç için yapılanlar umutlarımı yeşertti... Sağol..."

Bir önceki yazımda bahsetmediğim, özellikle ayırıp sakladığım, İskender Giray'ın bir başka heykelinden bahsedeceğim bugün sizlere...


Sömestr tatiline girmeden önceki son seramik dersinden çıkmıştım o çarşamba öğleden sonra... Moda'ya yürüdüm, hava soğuk... yağmurlu da...
Birden solumda bir çift upuzun metal bacak belirdi... başımı yavaşça yukarı kaldırdım, omuzuna sadağını atmış, içi sapsarı buğday başaklarıyla dolu...
Gri metal başakları, sapsarı capcanlı görmek mümkünmüş meğer... soğuk yağmurda, hasat sıcaklığı vuruyor insanın yüzüne...





Başının üzerinde çevirdiği başaklar bana pizza ustalarının hamuru ellerinde çevirerek genişlettikleri pizza tabanını çağrıştırıyor...
Adım gibi emindim bu heykeli ONUN yaptığından... yakından bakınca gördüm plaketi...



İyi de İskender Giray heykelinin bir pizzacının girişinde ne işi var ???
İyi de bir pizzacı neden kapısının önüne heykel yaptırır ???
O gün bunları sormaya fırsat olmadı…


Çok kısa bir süre sonra, yine bir gün Moda'da arabamı park ettiğim yere gittim,
yola çıkıp birkaç arabalık mesafe gitmiştim ki, sağda İskender Giray yazısını gördüm...
Atölye açıktı ve kendisi de içerdeydi...
Yaptığı heykeller, o heykelleri yaptıran duygu, sanata bakış konularında konuştuk biraz...




Sohbet sırasında Maestro Guiseppe’ye geldi söz… Yakından mı gördünüz, yoksa belli bir mesafeden mi, diye sordu… Yakından gördüm dedim, anlayamadım da sorunun maksadını… Ah meğer o buğday başakları belli bir mesafe ve açıdan bakılınca işte bu barış işaretini oluşturuyormuş…

O ayrı ayrı görünen başakların birleştiği andaki duygumu ifade edebilmem mümkün değil...
Tekrar Beppe'nin o tarafa doğru yürüyüp, dağınık gibi duran buğday başaklarının birleşerek barış işaretini görmek sihir gibi birşeydi sanki...


Böylece Pizzeria Beppe’yi ziyaret edip tanışmak farz oldu…
Moda’da yaşayan bir aile…
Asuman ve Cenap Kuzuoğlu…
Bir pizza zincirinin halkası olmak yerine, kendi özgün sıradışı pizza reçetelerinin peşinde koşmayı tercih etmişler…



Palmiye kalbi halkaları, mevsiminde taze çilek, masala sosu, darıfülfül, unagi derken, geleneksel pizzaların yanında, son derece ilgi çekici bir “sıradışı pizza” menüsü oluşturmuşlar, halen de geliştirmeye devam ediyorlar…


Onların İskender Giray’ı tanımaları da sokak heykelleri sayesinde olmuş… Geçmişten bugüne gelen ve bugünden geleceğe uzanan vizyonun bir parçası olarak, hayali kurucuları olan Maestro Guiseppe’nin heykelini yaptırmak için, onun doğru kişi olduğunu düşünmüşler…
2014 ekiminde tanışıp konuyu anlatmışlar ve gerisini ona bırakmışlar… Bu arada Beppe, Guiseppe isminin kısaltmasıymış…



Şimdi konunun beni en derinden etkileyen noktasına geldik…
Heykelin omuzunda asılı olan sadağın içindeki buğday başaklarının dibinde bir kil tablet ile vakumlu bir paket duruyor…










Kil tablette şunlar yazıyor:
“Merhaba… Eğer herşey yolundaysa, bu mesaj ve yanındaki bu paket geçmişten size bir hediye.
Ama herşey yok olmuşsa ve siz yaşamak için çıkış yolu arıyorsanız, bu paket sizin kurtarıcınız. Paketin içinde bu toprakların doğal ürünü ‘siyez buğday tohumu’ var, onları ekin. Bir mevsim sonra toplayın, öğütüp un yapın. Suyla karıştırınca elde edeceğiniz hamur yaşamanızı sağlar. Sonrası size kalmış. Sizlere bol şans diliyoruz. BEPPE Kadıköy/İstanbul  V.I.MMXV “

Sessizlik…
Cenap Bey bana bunları anlattığında hiçbirşey söyleyemeyecek kadar duygulandım… Geçmiş, şu an ve gelecek, dönerek sarmal oldular ve bir nokta haline geldiler… Bir geçmişe, bir geleceğe gittim ve sonra oturduğum sandalyeye döndüm… Aklıma daha önce okuduğum, sandıktan çıkan atalık tohum haberleri geldi… Ve bu küçük siyez buğdayı paketinin değerini çok derinden hissettim…



Bunu sokaktan geçenler bilmiyor, restoranda keyifle pizza yiyenler bilmiyor, reklam malzemesi yapılmıyor, hey bakın biz ne yapıyoruz denmiyor… Sadece anlamlı bir heykelin içine saklanıyor… Güzel bir gelecek hayal ederek, bu toprakların çocuklarına bugünlerden müthiş bir hediye gönderiliyor… Bunu bana anlattıkları, o duyguyu paylaştıkları, bir anlamda yüreklerini açtıkları için Kuzuoğlu ailesine müteşekkirim… 




Hani İskender Giray, "Bu, mekanın ve eşyanın, iki insan arasındaki diyaloğa aracı olması için bir örnek.", demişti ya... İşte Maestro Guiseppe heykeli de aynı şekilde diyaloğa aracı oluyor...
İki insan arasında...
İnsan ve eşya arasında...
İnsan ve duygu arasında...
Geçmiş ve gelecek arasında...

Yazımı sanatçının şu cümleleriyle bitirmek istiyorum:
"Şehirlerin ruhu vardır ve bu ruhun yansıtılmasında heykeller önemli bir yere sahiptir. Sokaklar da bunun için en büyük malzeme. Sokaklar sergi alanı gibidir, galerideki gibi kendini soyutlamazsın. Sanatla insanı buluşturmanın tek yolu da sokaktır.
Heykellerden korkmaya gerek yok. Hareket bile etmezler, kimseye birşey yapamazlar. Ondan korkuyorsanız, vereceği fikirden korkuyorsunuzdur..."




   Let love rule...

2 yorum:

  1. En kısa zamanda pizzacıdayım..tabletteki mesaja bayıldım .. senin de kalemine 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Handancım çok teşekkürler, Şubat ayında aklım hep bu konuyla meşguldü :)
      Bu zamana kadar bekledi... beraber gideriz...

      Sil