Bu Blogda Ara

11 Kasım 2017 Cumartesi

MARDİN... BİTMEYEN ŞEHİR... I.Bölüm

Dünyam bir toz ve söz bulutuydu... 
Bir türlü durulamayan bir devinim içinde dönüp duruyordu...

24 Şubat 2017... 
Bir önceki akşam heykeltraş Mehmet Aksoy’un sergisi açılmıştı...
Hani Kars’taki İnsanlık Anıtı’nı yapan sanatçı... Daha sonra “ucube” zihniyetiyle yıkım kararı verilen İnsanlık Anıtı...
En son 2012de Zamanın ve Mekanın Suretleri adlı 50.sanat yılı sergisine gitmiştim...
Şimdi aradan 5 yıl geçmişti... Lineer zamanda geçen beş yıl, insanın içinde kaç yıllık yaşama tekabül eder ki...
Neyse...
Heyecanla serginin bulunduğu galeriden içeri girdim... 
Çekicin Rüzgarındaki Ezoterik İllüzyonlar... İsim karışık gibi mi... 
Ben yemyeşil bir bahçede çimenlerin üzerinde duran, tonlarca ağırlıktaki bembeyaz mermerin üzerindeki güneş ışığını takip eden ve onun vur dediği yere çekicini indiren, o vuruşun rüzgarıyla çimenleri dalgalandıran bir adam gördüm...
Ve binlerce yılın kamları, şamanları gelenleri kapalı mekandan alıp kendi yurtlarına taşıyorlardı...


Mehmet Aksoy "Şahmaran'ın Katli"
Katlardan birinde kendi özel odasında Şahmaran ile karşılaştım... 
Katledilmişti, üç parçaya bölünmüş yatıyordu... ve hala tüm gücüyle insanlığı şifalandırmaya devam ediyordu...  Uzun süre odasında kaldım... Bana anlattıklarını zamanla anlayacaktım... 
Şahmaran’ın zaman kavramıyla benimki arasında bir fark vardı... O farka sabır diyorlardı...


Tam aynı günlerde Tahsin İstengel hocamız ile ahşap baskı atölyemizin yılsonu sergi teması belli olmuştu, Anadolu Masalları ile bezeli çocuk yorganları yapacaktık...

Ben hangi masalı yapayım diye düşünürken, Şahmaran geldi ve sanırım o yumuşak, ılık, sakinleştiren, dönüştüren enerjisiyle hayatımın akışını eline aldı...

Tarsus’tan dolayı 8 yaşımdan beri aşina olduğum figürün kalıbını çalışmaya başladım; her bir pulu ile
beraber ilgim, merakım arttıkça arttı... Kafamda cevapları buldukça sorular değişiyordu... Şahmaran’ın neden 6 yılan ayağı vardı, neden kuyruğundaki yılan ile başbaşaydı ve insanoğlunun ihanetinden başka neler anlatıyordu...

Mart sonuna doğru bir gün bir arkadaşım, bak bu rengarenk Şahmaranları görmelisin diye bir mesaj yolladı... Bahsettiği, Mardin’de bir ustanın cam altı Şahmaran çalışmalarıydı... 

Tacettin "Ebuburak" Toparlı
Dedesinin dükkanında duvarda asılı olan Şahmaran’ın sözlerini değil gözlerini dinleyen 10 yaşlarında bir çocuk... O gözler, ki anlamını buldurmak için kendisini ona yüzlerce kez yaptırıp yüzlerce kez kırdırtmış... Yanımda Şahmaran olmasaydı geçemezdim, denen dağları aşırtmış... Ve bir gün elindeki çalışmayı bitirdiğinde demiş ki, tamam şimdi imzanı atabilirsin: Ebuburak...

Velhasıl öyle bir bakıp geçilecek gibi değillerdi camaltı çalışmaları...
Böylece Tarsus’un Şahmaran’ının Mardin boyutu girdi hayatıma...

Deniz Soruklu Evren


Tacettin Usta, Kardeş Masalları, Masal Anası Deniz Soruklu Evren’i ve uçurtmacı Zahit Mungan’ı tanımama vesile oldu...
Birinden yeryüzündeki çocukların kardeşliğini, diğerinden gökyüzündeki uçurtmaların kardeşliğini dinledim... Deniz, Hatay Urfa Diyarbakır’da masallarıyla mülteci çocukları birbirleriyle aileleriyle ve çevreleriyle kaynaştırıyordu...





Zahit askeri bölge olduğu için çıkılamayan Mardin kalesine uçurtmalarıyla yükseliyordu... Küçücükken damdan aşağı düşmesin diye babasının uçurtma yasağı koyduğu bu genç adam, şimdi yaptığı dev uçurtmaları uluslararası festivallerde uçuruyor, ödüller alıyor, hatta uçurtmasına bağladığı kamera ile çektiği fotoğraflarla sergiler açıyordu...
Ve ah o 8 metrelik Şahmaran uçurtması yok mu... Mezopotamya göklerine enn yakışan uçurtması...

Ebuburak, Deniz ve Zahit'i geçtiğimiz mayıs başında "Şahmaran'ın Gözlerinde Masallar...Uçurtmalar..." yazımda daha detaylı yazarak anlatmıştım... O yazıyı da buradan okuyabilirsiniz...

İnsanlar birbirlerini getirdiler, fotoğrafçılar, tur rehberleri, müze ve çalışanları, sanatçılar, zanaatkarlar ve masalcılar... 
Herbiri Mardin’i kendi gözlerinden anlatıyorlardı ve tüller karşımda birer birer açılmaya başladı... Midyat’ta yaşayan Bozo Acar canlı yayınlarda Midyat sokaklarını gezerken güzel müzikler eşliğinde bilgiler veriyordu... Abbara kelimesini o canlı yayınlarda duydum öğrendim...

Yine Lokman Açıl hem videolar hem de düzenlediği çevre gezileriyle sokakları ve tarihi yerleri anlatıyor ve ara sıra da şiirler okuyordu... Murathan Mungan’ın Alacânım şiirini de ilk onun canlı yayınında dinledim....


Fairuz Aygül
Fairuz Aygül... Martın son günlerinde Mardin Müzesi paylaşımından orada sergisinin açılacağını duymuştum... Serginin ismi Hüznün Aynasında Şahmaran idi... Kayıtsız kalmam mümkün değildi... Gördüğüm en tatlı, duygulu Şahmaran gözleriydi resimlerindekiler... Sergisini tebrik etmek amacıyla yazdığım mesaj arkadaşlığımızın da başlangıcı oldu...
Müthiş yetenekli, çalışkan ve üretken bir genç kadın... Dopdolu kalbinin güzelliğini sanatsal çalışmalarıyla yansıtan bir kadın... Şahmaranlarını nerede görsem gözlerinden tanırım...

Canan Budak
Ve Canan Budak... Mardin’de bugüne kadar üç bienal yapılmış haberim yok... Internette Mardin ve sanat kelimelerini yanyana yazınca karşıma çıktı... Canan’ın çalışmalarında şehirdeki mekanlar ve bu mekanların fiziksel özellikleri ile buralarda yaşananların, kişinin ruhu üzerindeki etkisi öyle sade ve derin anlatılıyordu ki... Aynı zamanda bienalin küratör ekibinde de yer alıyordu... 4.Bienalin ne zaman olacağını sordum, böyle oldu ilk konuşmamız...
Daha sonra Zahit’in Şahmaran uçurtmasının tasarımını da onun yaptığını öğrendim...

Mardin 1.Cadde'de 23 Nisan ve Uçurtma Festivali


23 Nisan’ı Mardin’de kutladım desem yeridir.... Müze bir uçurtma şenliği düzenliyordu... Pankartların hazırlanmasını, çocukların uçurtma yapmalarını hep daha önce görüyordum... Fakat o gün hemen fotoğraf paylaşımı olur mu acaba derken, canlı yayında ana caddede yapılan geçit törenini izlemek nasip oldu...
Çocuklar, gençler, ellerinde okullarının pankartları ve kim olduğunu bilmediğim insanların resimleri ile  “Mar-din Mü-ze-si” diye bağırarak geçiyorlardı...




Daha sonra resimlerdeki kişilerin orada çok sevilen ve artık aramızda olmayan insanlara bir saygı duruşu niteliğinde olduğunu öğrendim...
Meydanda düzenlenen eğlenceye ve gece yapılan gökyüzüne dilek feneri bırakılmasına ortak ettiler, kimbilir belki bir dilek de ben tuttum...






Bu sırada İstanbul’daki müze teknolojileri fuarına
Mardin Müzesi’nin de geleceğini duydum... Stand İstanbul’da Mardin toprağı gibiydi... Sabah 9da fuar açıldığında oradaydım...
Sadullah bana hoşgeldiniz dediğinde kendimi bir anlığına orada hissedivermiştim... müze müdürü Nihat Erdoğan’ın sunumunu izledim... Hayatımda ilk kez bir müze müdürü görüyordum, en iyi örneği gördüğümü anlamam fazla zaman almadı... Sadece müzede eski zamanlardan kalan buluntuların nasıl sergilendiğini değil, bölgede yaptıkları arkeolojik kazıları da anlattı... Müzeyi kentin bir parçası haline getirme konusundaki çalışmalarına, çabalarına hayran oldum...
Mardin Müzesi Facebook hesabından tüm aktivitelerinin paylaşımını yapıyor... Tıklayıp takip edebilirsiniz...


Nihat Erdoğan
Sunumun sonunda uçurtma festivalinin bir kısa videosunu izledik ve ben ilk kez o tanıdıklık duygusunu içimde hissettim...
Ve o gün oradan minik bir seramik güvercin düdük aldım... Kaderlerimiz birbirine bağlanarak örülmeye başlamıştı...

Bu insanları özellikle anlatmak istedim, çünkü gelecek zamanlarda herşeyin birbirine nasıl bağlı olduğunu ve daha da nerelere bağlandığını anlatacağım...



Haziran ayındaki Çocuk Yorganlarında Masallar sergimizde gül bahçesindeki Şahmaran’ı anlatan örtüm rüzgarda süzülürken ben de kararımı vermiş, Ekim ayındaki Masalcılar Buluşması’nı izlemek için Mardin’e uçak biletimi almıştım...







💜




   Let love rule...




2 yorum:

  1. Macera seni çağırıyor...
    Bu yazıdaki her bir puzzle parçasını keşfedişini ve o zaman da ne kadar heyecanlı olduğunu bildiğim için yazıyı yazarken nasıl coşkulu olduğunu hissettim. Her cümlende...

    Bu arada yatak örtüne bayıldım! Gül bahçesinde Şahmaran...
    Cennet bahçesinin elinden...💖

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. keşfederken paylaştıkça güzelleşti tadını buldu... şimdi döneli 6 hafta oldu ama masal devam ediyor 🕊💜

      Sil