Bu Blogda Ara

21 Mart 2012 Çarşamba

Yoga ve...

Birbuçuk yıldır düzenli olarak bir yoga sınıfına devam ediyorum.
Suadiye'de Bağdat Caddesi'nin sahile doğru paralel sokaklarının her mevsim en güzel olanı...
Hamiyet Yüceses Sk.'taki Mira'da Hatice Kapudere'nin yoga sınıfı.

Mira'ya doğru yürürken bile yoga başlıyor benim için.
İlkbaharda yemyeşil, sonbaharda kehribar rengi yapraklarıyla,
bir tünel oluşturan ağaçların bulunduğu yoldan geçerek gitmek...
Hatice Hoca'nın yumuşacık, sakin enerjisi Mira'yla bütünleşmiş.
O benim ilk ve tek yoga hocam (tatilde 2 günlük sabah yogasını saymazsam :)
Bir yoga hocasında ne gibi özellikler aramam gerektiğini bilmeden tabiatıma en uygun olanıyla karşılaşmak harika birşey.

Ama bugün yoganın bedensel faydalarından bahsetmeyeceğim.
Faydalı bir şey olduğunu zaten biliyorsunuzdur.
Ruhu olan bir beden değil de, bedenlenmiş bir ruh olduğumuzu bize hissettiren birşey yoga çalışmaları.
Özümüz, içimizde bir yerlerde değil, aslında varoluşumuzun tümünde, bizi çepeçevre sarmalıyor.
Yoga bunu bize sessizce hatırlatıyor.

çocuk duruşu
Kimseyle yarışmadan, kendini karşılaştırmadan, daha iyi olmaya çalışmadan...

Kendimizi akışa bırakmanın, çocuk duruşunda teslim olmanın tehlikeli bir şey olmadığını sevgiyle gösteriyor.





Tüm bedenimiz karşıya dönükken, sadece üst bedeni sağa ya da sola çevirip arkaya, bir başka deyişle geçmişimize baktığımız burgu duruşlarında, bizi doğal bir şekilde kendimizle yüzleştiriyor.
burgu duruşu

Tıpkı bir kadının saçlarını hiçbir dolaşık nokta kalmayana kadar tarayıp ,
sonra parmaklarını dipten uca kadar hiç takılmadan geçirmesi gibi...

İki paralel aynanın birbirini yansıtmasından kaynaklanan, aradaki cismin sonsuz görüntüsüne bakar gibi...

Yaşam ve/veya yaşamlarımızdaki bloke olmuş noktalara bakmamız için bizi cesaretlendiriyor.



Yoga ile ilgilendiğimi söylediğimde en sık duyduğum iki tane yorum var.   Bir tanesi zor olmasıyla ilgili.

Sanırım ilk akla gelen duruş, şu meşhur lotus oturuşundayken ayağın boynun arkasına konması oluyor. Bunun gibi başka duruşlar da var.

Bu duruşların zorluğu zaman içinde vücudu gerektiği şekilde güçlendirerek,tekniği öğrenerek ve elbette çok çalışılarak aşılabilir.

Tüm bunların yanında ve belki daha önemlisi, yapabileceğimize duyduğumuz inançla da ilgili elbette.
Ama bu duruşları yapamamak yoga yapamıyorsunuz anlamına gelmiyor.
Yıllardır yoga yaptıkları halde bu akrobatik yoga duruşlarını yapamayan kişiler de var.
Yoga tabii ki bu duruşlardan ibaret değil.

Sık duyduğum diğer yorum ise, hareketlerin yavaş yapılmasıyla ilgili.
Evet doğru, bana kalırsa da yoganın asıl sırrı duruşların, hiç acele edilmeden, birini yaparken sonrakini düşünmeden, sadece ve sadece o anda yaptığın duruşa odaklanarak yapılmasında.

Bu noktada en basitinden Tadasana denilen dağ duruşunda bile zorlanmak mümkün.
Hele ki sabahtan akşama hem zihnen hem bedenen koşturup durmaya alışmış olunca...

dağ duruşu
Sırt dik, ayaklar bitişik, topuklar ve ayak parmakları karşıyı gösterir durumda, kollar ve avuç içleri bedene dönük, baş rahat ve karşıya bakarken, derin ve düzenli karın nefesleri alıp vererek ayakta durmak...
Başka hiçbir şey yapmadan sadece ayakta kalmak bile, en zor yoga duruşu olabilir.
Koşuşturmamak...hissetmek...sadece izlemek...

"Neredeyim, ne olmak istiyorum, nereye gitmek istiyorum, kendimle ilgili ne yapmak istiyorum?"
Ayakta dimdik durmak ve ileriye bakmak, dengede kalmak, harekete karşı durmak.
Vücudun ayakta ve dimdik olduğunu fark etmek...
Bir dağ gibi hareketsiz, boşlukta ayakta durmak...

Dağcı dağın güçlükleriyle savaşır.
Dağın zirvesine çıkarken korkunun ötesine geçilmeden tırmanma ve zirve gerçekleşemez.
Dağ pozisyonu egonun ötesine geçebilmek için ilk basamaktır.

Bu duyguya kendini bırakabildiğin anda başlıyor yoga.
Özümüz bu duyguya çok aşina, ilk birkaç dersten sonra yavaş yavaş bu yeni frekansa uyumlanma başlıyor.
Asıl doğasını hatırlıyor ve kendini rahat hissediyor.

Bence insanın bugün kendisi için yapabileceği en özel şeylerden biri.
Gelecek içinse bedenine yapabileceği en sağlam yatırım.

Şu hayatta insan ne yaparsa kendine yapıyor...
Yoga veya başka birşey...
Kendinizi iyi hissettirecek...motive edecek...
Kendiniz için birşey yapın...
Doğru zaman gelsin diye beklemeyin...
Şimdi istiyorsanız, doğru zaman gelmiştir zaten...


Hocam ve arkadaşım Hatice Kapudere'ye,   arkadaşlarım
Eda Uslu,  Hande Bilsel,  Hatice Kara  ve  Özlem  Erten'e
yardım ve destekleri için çok teşekkür ediyorum


Hatice Kapudere'nin web sitesi:
http://www.yogam.net/



Let love rule...



4 yorum:

  1. keyifle bilgilendirici seçeneği yoktu olsaydı onu işaretliyecektim:)
    Bu blog da her yeni konusu ile , bizi hayattaki değişik duruşlarla tanıştırıp yolumuzu aydınlatıyor tıpkı yoga gibi:)...şehnaz

    YanıtlaSil
  2. Şehnaz, ilk başladığımdan beri sana yoga hakkında hissettiklerimi anlatmak istiyordum. Kısmet böyle anlatmakmış :)

    YanıtlaSil
  3. canım iremim:)
    ne diyebilirim ki...
    yogayı böyle güzel bir ögretiyi yolumuza çıkaran evrene, cok sevgili hocalarıma şükran duyuyorum. Sana ve tüm arkadaşlarıma yogayı bu kadar keyifle ve güzel yaptıgınız ve hayatınıza gecirdiginiz icin yine şükran tüm kalbimle. Sen bana ilk gönderdiginde bana birlik enerjisini hissettirdin ve gözyaşlarımı tutamadım. Aynı duygularla, aynı kalple bu yolda keyifle yürüdügümüz, insandan insan olma yolculuğumuz için şükürler olsun... kalemin hep böyle ışısın, eline saglık.

    YanıtlaSil
  4. Haticecim...
    O sabah o sokakta üzerinde beyaz hırkanla beni karşılamaya çıkmanı
    ve nasıl kucakladığını hiç unutmadım.
    O gün bu gündür o kucaklamayla hiç bırakmadın beni.
    Sen benim hem arkadaşımsın, hem de yoganın kendisisin ve çok değerlisin.
    Ben sana çok teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil