Bu Blogda Ara

25 Şubat 2017 Cumartesi

EBRU... kim demiş, su nakış tutmaz...

2015 ekiminde Feneryolu Halk Eğitim Merkezi'nin kapısından girdiğim gün ile bugün arasında hayatımda çok ilginç olaylar oldu.
Nihan Büyüksezer
Okulun bahçesindeki küçük kulübede hem seramik sınıfı hem de ebru sınıfı farklı günlerde ders yapıyordu. Seramik çamurla çalışılan, dolayısıyla toz içeren bir iş...  Ebru çalışırken ise asla toz konmaması gerekiyor. Bu tezat duruma rağmen sene boyunca her iki atölye de birbirinin işlerini koruyarak çalıştı. Seramikteki bir arkadaşımız aynı zamanda ebruya da gidiyordu, öğretmenlerini ne kadar sevdiklerini ondan sık sık duyardım. Hatta yıl sonu sergilerine de gitmiştim.


Bu yıl ahşap baskı kursunda tanıştığım arkadaşım Kumru Alpata, bana kendi ebru hocasının çok ilginç bir sergi açtığından bahsetti. Birlikte sergiye giderken bahsettiği kişinin Feneryolu halk eğitim merkezinin ebru hocası olduğunu anladım, yani Nihan Büyüksezer. Sergide gördüğüm çalışmalar ise ebrudan çok farklı, daha doğrusu ebrunun çok ötesinde eserlerdi. Sergideki bu rengarenk dünyayı Nihan Hoca ile birlikte gezerek bilgi edinme şansını bulduğum için çok mutluyum.

Ebru sanatının ne zaman ve hangi ülkede ortaya çıktığı bilinmemekle beraber bu sanatın doğu ülkelerine özgü bir süsleme sanatı olduğu düşünülmekte. Bazı İran kaynaklarında Hindistan'da ortaya çıktığı belirtilirken, bazı kaynaklara göre de Türkistan'daki Buhara kentinde doğmuş ve İran yoluyla Osmanlılar'a geçmiştir. Batıda ebru "Türk kağıdı" ya da "mermer kağıt" olarak adlandırılmaktadır.


Ebru kelimesinin kökenlerine dair farklı açıklamalar var. Şöyle ki... 
Çağatayca Ebre: hareli, dalgalı ve damarlı kumaş, cüz ve defter kabı yapmak için kullanılan renkli kağıt.
Farsça Ebr, Ebri: bulutumsu, bulut gibi
Farsça Ebru : kaş
Farsça Ab-ru: sıfat tamlaması, su yüzü





Ebru... Küçücük bir teknede duran suyun içinde, minicik damlacıkların kimi zaman iç içe geçerek, kimi zaman birbirlerine dolanarak oluşturdukları inişler, çıkışlar, helezonlar, patlamalar, yıldızlar, derinlikler...  

Burgazada öğretmen evinden...
Nihan Hoca bunu, "Ebru sanatı , doğanın sunduğu bütün renklerin ahenkli yansıtıldığı, güzelliği sadeliğinde saklı bir sanattır. Sanki teknede doğa ve insanoğlu arasında olması gereken gibi bir barış, kabullenme ve kurallar vardır. Teknenin ve boyaların gerilimi dengeli olmazsa ortaya çıkan ebru, ebru gibi olmaz. Çocuklar tekneden çıkan kağıdı gördüklerinde bütün saflıkları ile alkışlarlar, ayy..diye bağırırlar. Toplumların, ülkelerin de bence işte bu sese ihtiyaçları var." diyerek ifade ediyor...


Osmanlı Kadını
Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra, kurucusu ve yöneticisi olduğu eğitim kurumunda ( 1979-99) üstün yetenekli çocuklarla çalışırken, eğitim programlarına kattıkları geleneksel ebru sanatı üzerine çalışmaya başladı. Ebru sanatçısı Hikmet Barutçugil’in atölye çalışmalarına devam ederek İstanbul'da kendi atölyesini kurdu. Bunu Ayvalık'taki Halk Eğitim Merkezi çalışmaları ve İstanbul'a dönüşte Feneryolu Halk Eğitim Merkezi'nde devam etti. Şu anda Bodrum Gündoğan'da yaşıyor ve bu sergi için İstanbul'da bulunuyor.


Bodrum Cennet Koyu
Ebru, geven otunun özsuyundan elde edilen kitre veya deniz kadayıfı bitkisi (kerajin) ile kıvamı arttırılmış suyun üzerine, içine öd katılarak suyun dibine çökmeyecek hale getirilen boyaların serpilmesi ve su yüzeyinde meydana gelen şekillerin olduğu gibi ya da biz adı verilen metal uçlu bir aletle müdahale edilerek bir kağıda geçirilmesi yoluyla yapılır. Ebru yapan kişiyi izlerken, teknedeki suya boyaları ustaca serpiştirip deseni oluşturmasını ve sonra da üzerine yaydığı kağıdı tekneden özel bir şekilde çekerek hayata geçirişine hayran oluyoruz. Ancak bir “ebrûzen” ne kadar usta olursa olsun, eğer malzemelerden biri yanlış hazırlanmışsa, çıkan sonuç hayal kırıklığı da olabilir.


Bodrum Mandalina Bahçesi
Örneğin kitre... Kitre, ülkemizin güney ve güneydoğu bölgelerinde kırlarda yetişen yabani bir dikenin özsuyudur. Köylüler kırlarda geven dikeninin gövdesine bıçakla çizik atar, birkaç gün beklerler. Bitkinin özsuyu çizik bölgeden akar ve kurur. Bir ağaç kabuğuna benzer görünüm alır. Bu kabuklar tek tek toplanır. Suyun içine kitreyi katıp eritmek de zaman, sabır ve tecrübe isteyen bir iş. 
Fakat zahmet bununla bitmiyor.
Ebruda kullanılan boyaların içine katıldığında, boyaların su yüzeyinde dairesel şekilde açılarak dibe batmasını ve boyaların birbirlerine karışmasını engelleyen bir madde var, öd... Genellikle sığır ödü kullanılıyor, safrakesesinin içinde bulunuyor. Elde edilmesi ve suya hangi oranda katılacağı da ayrı bir konu.


Çingene
Ebru suyu hazırlandı, sıra geldi boyalara...
Bu boyalar genişçe bir mermer üzerinde suyla karıştırılarak çamur haline getirilir ve mermerden yapılmış, üzerinde tutma yeri olan ve alt kısmı oval olarak şekillendirilmiş desteseng (el taşı) ile sabırla ve ağır ağır ezilir. Bu işlem boyanın rengine göre yaklaşık 3-4 saat boyunca sekizler çizilerek
 gerçekleştirilir. Boya su ilavesiyle daima merhem kıvamında tutulur. Bu kadar işlemin sonucunda, boyaların yeterince ezilip ezilmediği ancak teknede anlaşılır. Yani ebru teknesi için bir nevi "er meydanı" diyebiliriz.

Ebrucu tecrübe ile hangi boyayı ne kadar ezmesi gerektiğini öğrenir. Desteseng ve üzerinde ezme işleminin yapıldığı mermer aynı sertlikte olmalıdır. Aksi taktirde birbirlerini aşındırırlar ve boyanın içine mermer tozları karışır. 
Sonuç olarak boyaların ezilmesi ve terbiyesi, usulüne uygun olarak, sabır ve emekle gerçekleştirilmelidir.

Bu boyalar, içinde ebru suyu bulunan tekneye, kıl fırçalarla serpiliyor. Bu fırçalar at kılından... Ancak herhangi bir at olmaz, yaşlı erkek atların kuyruk kılından olması gerekiyor. At kılı tercih edilmesinin nedeni gözenekleri nedeniyle boyaların fırçadan bir vuruşta dökülmemesidir. Böylece tüm yüzeye eşit büyüklükte ve miktarda boya dökülebilir ve tabanı oluşturur.
Begonviller
Fırçanın sapı gül dalından yapılıyor. Bunun sebebi de, gül dalının esnek olması ve kolay küf tutmaması. Genelde ustalar kendi fırçalarını kendileri yapıyorlar.

İşte tüm bu hazırlık aşamalarından sonra teknede oluşup kağıda geçen ebruda bizler güller, laleler, sümbüller, bülbüller görüyoruz. 
Oysa battal, gelgit, bülbül yuvası, şal, taraklı, hatip ve çiçek ebrusu olarak adlandırılan pek çok desen tekniği var ve bir ebruzen bu teknikleri kendi yorumuyla, renksiz, saydam olan yüzeyde, renklerle nice güzellikler ortaya çıkarır. Su yüzeyinde fırçadan damlayan çeşitli renkler, irili ufaklı, sık veya aralıklı şekillerde düşerek yüzeyi farklılaştırır. Elindeki biz adı verilen sivri uçlu alet ile bir tekne suda adeta fırtınalar koparır.

Nihan Hoca'nın hocası olan Hikmet Barutçugil, ebrunun bir sanat terapisi olduğunu vurguluyor. “Ebru yaparken birkaç dakika içinde görüntüler ortaya çıkıyor. Bunlar hayali zorluyor. Bu hız nedeniyle insanlar sıkıntıları ile bağlarını koparmış oluyor. Bir arınma ve buna bağlı tedavi gerçekleşiyor. Razı olmayı, sabırlı olmayı öğreniyorsunuz.” diyor.

Nihan Hoca'yı, usta bir ebruzen olmanın ötesine taşıyan unsur, yıllar içinde yapmış olduğu ebruları bambaşka bir şekilde kullanarak ortaya çıkardığı eserleri... Çeşitli tekniklerle yapılan ebrular ile kolaj yaparak tablolar oluşturuyor.

Balzac'ın sözü vardır, "Sanatın vazifesi, tabiatı kopya etmek değil, tabiatı ifade etmektir." Adeta bu sözü uygulayarak, tabiatı ebrularla bambaşka bir şekilde ifade ediyor. 
Büyük Kulüp'teki sergisinde bu tablolarına bakarken anlattıkları çok ilginçti.  Ebru kağıtları içindekileri ifade etmeye aracı oluyor, kağıdın kendi özelliğinden kaynaklanan o kıpırtı, yapacağı tabloda gereken yerlere oturan renklerle esere boyut ve canlılık katıyor. 
"Ebru yap yap, kağıt kağıt kağıt, nereye kadar ??? Bak işte buraya kadar." 
Burgaz Ada'daki öğretmen evinin manzarasından, Datça'daki kuğulara... Bodrum'daki evinin bahçesinden, mutfağından, Abant Gölü nilüferlerine ve hatta kuzeni Doktor Bedri Aydemir'in o kırmızı kravatlı resmine kadar, yaşayan, gözle görülebilen herşeye ebruyu kullanarak yeni bir anlam veriyor. Fotoğrafını çektikten bir süre sonra yıkılan o begonvilli evin hatırası, şimdi Nihan Hoca'nın resminde yaşıyor.


Taksiyarhis Kilisesi
Sergiyi sohbet ederek gezerken Nihan Hoca'ya ilk ebru kolajını ne zaman yaptığını sordum. Gözümün önünde sanki birkaç saniyeliğine zaman yolculuğuna çıktı. Çalışmalarını zihninde tarayarak geriye doğru gitmeye başladı. İlk hangisi olduğunu hatırlarsam, yeri ve zamanını da söylerim diyerek... Bundan 6 sene kadar önce, Ayvalık Cunda'da Koç Holding'in restore ettiği Taksiyarhis Kilisesi'nin arkasındaki bir evde otururken ilk kolaj ebrusunu yapmış...
O dönemde fotoğrafını çektiği kilisenin görüntüsü gerçekten de resim gibi... Resim sanatı malzemeleri yerine önüne daha önceden yaptığı ebruları sermiş ve başlamış çalışmaya... Sadece renk uyumu değil, ebrudaki ton dalgalanmaları ve biz ile oluşturduğu hareleri de yerinde kullanarak bu tabloyu ortaya çıkarmış.
Bu arada eşi,  Ayvalık'ta arazide dolaşarak bulduğu topraklardan renk pigmentlerini çıkarmış ve bunları ezerek boya yapmaya uygun hale getirmiş.
Sarmısak taşı ile oksit sarı, aşı boya ile kırmızı...
Bu dönemde 4 Ayvalık çalışması yapmış ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne hediye etmiş.

Cunda'daki hem şahsi çalışmalarını hem de halk eğitim merkezinde verdiği eğitimleri çok büyük bir keyifle anlatıyor.
Kolajlardaki ebru renk birleşim yerlerindeki geçişler öyle uyumlu ki...
Onun da sırrı iş bittikten sonra yapılanlar saklıymış. Yaptığı taşlama işlemi hem kağıdı parlatıyor, hem birbiriyle kaynaştırıyor, hem de ebrunun ömrünü uzatıyor.
Bakmayın işin sırrı dediğime, yaptığı işleri öyle bir açık yüreklilikle anlatıyor ki...
"Tıpkı ebru gibi, yaptığım kolaj çalışmaları da son derece özel, çünkü taklit edilmeleri mümkün değil, asla aynısı bir daha yapılamaz. Herbiri kendine özel."


Bu arada Amerika'daki  Artavita isimli sanal sanat galerisinin düzenlediği ve 490 kişinin katıldığı yarışmada, Nihan Hoca 2015 yılında başvurduğu eseri ile ilk 100 mükemmel eser içinde yer almış. Oradaki yetkililer de ilk kez kolaj çalışması yapılmış ebru ile karşılaştıklarını bildirmişler.







Nihan Büyüksezer'in Caddebostan Büyük Kulüp'teki sergisini 28 Şubat 2017 salı gününe kadar gezebiliyoruz.



Nihan Hoca'nın şu sözlerine bütün kalbimle katılıyorum:

"Bu sert ve karanlık günlerin, ebrunun o güzelim renk ve kıpırtısı ile aydınlanmasını dilerim."


   Let love rule...



https://www.facebook.com/Artnihan/
https://artavita.com/artists/652-nihan



2 yorum:

  1. Sevgili İrem, bloğunu yeni takip etmeye başladım harikasın başarılar diliyorum. Müge Karataş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mügecim çok teşekkür ediyorum, paylaştıkça mutlu oluyor insan 😊

      Sil