Bu Blogda Ara

12 Haziran 2012 Salı

Duygular...

Sevgi, şefkat, anlayış, empati, saygı, güven, umut, iyimserlik, neşe, sabır...

Öfke, keder, nefret, haset, hınç, kıskançlık, korku, endişe, bencillik, umursamazlık...

Hepsi insani duygular...
Hepsi hayatımızın gerçekleri...
Bazen daha yoğun yaşanıyorlar, bazen daha bir uykuda duruyorlar...
Ama her zaman çeşitli boyutlarda bizimle birlikteler.
Gün içinde yaşanan sıradan ya da ekstrem olaylar karşısında yüzeye çıkıyorlar.

Olumlu olanlarının daha sık yüzeye çıkması tercih edilir genelde.
Yine de hayatta diğerleri de mevcuttur.
Dualite dünyası...
Herşey zıddıyla birlikte mevcut.
Onlar da bizim parçamız.
Ve düşünüyorum da...
Galiba geldiği gibi yaşanması gerek.

Çocukluğumuzdan itibaren öğrendiğimiz ve belirli durumlar karşısında vermeye alıştığımız tepkilerimiz var.
Bunlar yıllar yıllar içinde duygusal kalıplara dönüşmüşler.
Günlük yaşamda hareket tarzımızın temelinde hep bu kalıplar yatıyor.
Belli durumlarda dilinin ucuna geleni hop diye söyleyivermek,
ilk aklına geleni yapıvermek...

Alışmışız, kolayımıza geliyor.
Hatta otomatikleşmiş, düşünmeden veriyoruz belki o tepkiyi.
Halbuki belki o geçen yıllar içinde düşünceler değişmiştir.
Örneğin 5 yıl önce verdiğimiz bir tepkinin altındaki düşünce o süre zarfında değişmişse,
yine benzer bir durum başımıza geldiğinde aynı tepkiyi mi veririz?
Düşünceler değişmişse tepkiler neden eskisi gibi kalsın ki?

Tabi bunu olayın olduğu anda hemen yapamayabilir insan.
O zaman eski kalıplarına göre değil de,
yeni, dönüşmüş 'sen'e göre davranmak için,
yani bilgiyi uygulamaya geçirmek için ne yapmak gerek?

Bana kalırsa bunun en önemli sırrı sessizlik.
Biraz içe dönmek...
Biraz dış dünyayı, iç dünyamızdan gözlemlemek.
Hatta belki kendini, olayı, ortamı biraz dışarıdan gözlemlemek...
İçinde hissettiğin tepkinin altında yatan duyguyu tespit etmek...

Öfkeli miyim? Evet öfkeliyim.
Neden? Çünkü haksızlığa uğradım.
Çünkü bana kaba davrandı.
Çünkü iyi niyetimden faydalandı.
Daha bir sürü cevap mümkün...
Peki bu başıma neden geldi?
Bu olayın bana anlatmak istediği şey nedir?
Ve hatta belki...Bu neyin sınavıdır?
Bana anlatmaya çalıştığı şey nedir?

Tüm bunları birkaç dakikada analiz edip sonuca varmak gerekir, demiyorum.
Bunu yapabilmek için sakin olup, telaş göstermeden gözlemlemenin öneminden bahsediyorum.

Başlangıçta saydığım olumlu ve olumsuz olarak adlandırdığımız duygulara geri dönersek.
Bazı insanların temel duyguları bunlardan bir ya da iki tanesi üzerine yapılanmış olabilir.
Yani örneğin bir kişi başına ne gelirse gelsin endişe penceresinden bakarak değerlendirebilir.
Ya da bir başkası ne olursa olsun olayları sevgi ve empati penceresinden bakarak değerlendirir.
Bu başına gelenin onu üzmediği anlamına gelmez.
Sadece olaya yaklaşımı farklıdır.

Çok değer verdiğim arkadaşım Nazlı Çetinok Arun'un çok sevdiğim bir sözü vardır:
"Ne olursa olsun bir şekilde neşeli olabilen insanlar, daha az acı yaşayan insanlar değildir;
acı ile diğerlerinden farklı bir bakış açısı ile başedebilenlerdir."

Olaylar...insanlar...hep bizi daha yükseğe taşımak için hayatımızdalar.
Çok acayip durumlar bize öyle bir hizmet edebiliyorlar ki,
bizi hiç bilmediğimiz yönlerimizle yüzleştirebiliyorlar.
Kalıplarımızın, duygularımızın dönüşüp dönüşmediğini
bazen bu acayip durumlar sayesinde görebiliyoruz ve kendimizi daha iyi tanıyoruz.
Hatta belki bu olay olmasa asla farkına varamayacağımız şeyler oluyor bazıları.
Daha ilginci, kabul etmesi şu an için zor gelse de,
belli bir zaman sonra noktaları geriye doğru birleştirdiğimizde
o tatsız olaya müteşekkir bile olabilmek...

Son olarak...
Olumlu ya da olumsuz...
Duygulara gem vurmaya çalışarak yaşanmıyor.
Bugün bastırdığın bir duygun, yarın arka kapıdan dolaşıp küt diye karşına çıkabiliyor.

Özellikle olumsuz olarak nitelenenlere bakarsak,
asıl sorunun o duyguyu hissetmek değil de,
o duygunun içinde ne süreyle kalındığı olduğunu düşünüyorum.

Yani, üzgün müyüm, üzgünüm...
Peki o zaman dinleyeyim en damardan vurgun şarkıları...
Çekileyim iyicene kabuğuma...
Nefret, keder, artık aklına ne gelirse o duygular içinde kendi kendimi harap edeyim...
Böyle mi olmalı...
Tüm bunları yapmak üzüntüyü hafifletir mi?
O üzgün boyutta kaldığın süreyi kısaltır mı?

Hayır...
Peki o zaman ne kısaltır?
Yaraları ne sarar?
Bu sorunun cevabıyla özgürleşmek ve hafiflemek...
Ve suyun her zaman yolunu bulacağına güvenmek...



♥ 

Let love rule...





4 yorum:

  1. ikonlarına bayıldım !.. Suyu akıtmaya devam... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. boğulsak da bu yolda boğulalım...ben ben'im...

      Sil
  2. '' olumsuz duygunun içinde ne süreyle kalındığı''
    Evet önemli olan bu sanırım,her duyguyu yaşamak ama seçici olup ''Ben''i olumsuzluğa götüreceklerin süresini azaltmak..
    Çok teşekkürler, ikonları bende çok sevdim..bir de melodi ile paylaşım aradım..
    Ellerinize sağlık..
    Sevgiler
    Hülya..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. smiley çok çok severim...sık da kullanırım :)
      yazıları melodilerle birlikte hazırlamayı seviyorum.
      bu seferkinde de aklıma geldi bir kaç şarkı.
      fakat nedense hep konuya göre biraz daha dramatik kaçtılar.
      hayret,üzgün şarkı dinlemem halbuki genelde :)
      ben de konuyu etkilesin istemedim.
      ama yazılarımda müziğin eksikliğini hissetmenize...
      valla çok sevindim Hülya Hanım ;)

      Sil